Bir İngiliz Casusundan Sarsıcı İtiraflar

Hempher anılarında İngiliz casusluk faaliyetleri hakkında da bazı bilgiler vermektedir. Bunlardan bir tanesi var ki eğer hayal ürünü değilse inanılacak gibi değildir. Onun iddiasına göre İngiliz Sömürge Bakanlığı bünyesinde İslam Dünyasının gelişen olaylar karşısında siyasetini önceden tespit etmek amacıyla bir birim oluşturulmuştur.

İsmail Çal/ Tarih Dosyası / Dünya Bülteni

İngiliz casusu Hempher’in anıları daha doğrusu itirafları, son asırlarda İslam dünyasının başına gelenlerin hiç de tesadüf olmadığını, büyük bir planın uygulaması olduğunu bütün gerçekliği ile ortaya koymaktadır. Amaç Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırmak ve bütün ayrılıkları körükleyerek İslam dünyasını paramparça etmekti. Hempher’in bahsettiği olayların 1700’lü yılların başı gibi erken bir dönemde geçiyor olması, işin başka bir ürkütücü yönüdür.

Kimdir bu Hempher?

Hempher, İngiliz Sömürge Bakanlığı tarafından Osmanlı coğrafyası için özel yetiştirilen casuslardan birisidir. İngiltere’de İslam ve Türkçe eğitimi aldıktan sonra ilk olarak İstanbul’da görevlendirilmiştir. İstanbul’da İslamiyeti seçmiş kimsesiz bir batılı olduğunu söyleyerek Şeyh Ahmet isimli bir alimden destek almış bu süre içerisinde Arapça ve İslamiyet ile ilgili bilgilerini pekiştirmiş, Türkçesini ilerletmiştir.Daha sonra ülkesine dönmüş ve İngiliz Sömürge Bakanlığı tarafından tekrar görevlendirilmiştir. Bu sefer ki görev yeri Basra’dır. Görevi İslam dünyasında ki ayrılıkları tespit etmek bu ayrılıkları körüklemek hatta yeni ayrılıklar ortaya çıkarmaktır. Basra’nın seçilmesinde ki en önemli neden Şii ve Sünni dünyanın ortasında yer alması olmalıdır.

Hempher’in söylediğine göre Osmanlı Coğrafyasında aynı anda değişik bölgelerde aynı özelliklere sahip dokuz ajan daha bulunmaktadır. Bu ajanlardan bir tanesi Yemen’de kaybolmuş, Mısır’da ki İslamiyeti seçmiş, bir başkası ölmüş ve bir taneside Rusya’da kaybolmuştur. Ama anlaşılan o ki diğerleri görevlerini layıki ile yerine getirmiştir.

Basra’da İslam dünyasının zayıf noktalarını tespite çalışan Hempher, Şii ve Sünni dünyadan nefret eden yeni bir grubun (Vahhabilik),temellerini nasıl attıklarından da ayrıntılı bir şekilde bahsetmektedir.Kur’an-ı Kerim’e ve Hz. Muhammed’e (sav) duyduğu hayranlığı da zaman zaman itiraf etmekten geri kalmıyor.



İngilizlerden İslam Dünyası İçin Paralel Devlet

Hempher anılarında İngiliz casusluk faaliyetleri hakkında da bazı bilgiler vermektedir. Bunlardan bir tanesi var ki eğer hayal ürünü değilse inanılacak gibi değildir. Onun iddiasına göre İngiliz Sömürge Bakanlığı bünyesinde İslam Dünyasının gelişen olaylar karşısında siyasetini önceden tespit etmek amacıyla bir birim oluşturulmuştur.

Bu bölümü ilginç kılan ise Osmanlı Devleti’nin padişah ve Şeyhülislamının, Safevi hükümdarı ve vezirinin bir de Şii dünyası liderinin birer insan kopyasının burada çalışıyor olmasıdır.

İddiaya göre bu birimin görevlileri aynen temsil ettikleri kişiler gibi yetiştirilmişler ve hatta masada orjinallerinin kostümleri gibi giyinmiş olarak oturmaktadırlar. Yanlarında ise konularında uzman danışman ve katipler yer almaktadır. Bunlar sürekli sorumluluk bölgelerinden gelen bilgileri değerlendirmekte ve görüş bildirmektedirler.

İngiliz Sömürge Bakanlığı Sekreteri Hempher’e bu birimi gösterirken, bu birim sayesinde İslam dünyasının reflekslerini en az yüzde yetmiş isabetle tutturduklarını ifade etmiştir. Arkasından da bir deneme yapabileğini belirtmiş.

Hempher’in Denemesi ‘’Sahte Şia Liderini İmtihan’’

Hempher, sekreterin sözü ile gerçeğini en iyi tanıdığı Necef’te bulunan Şia liderinin temsilcisine sorular yöneltir.

-‘’ Hocam, sünnî ve mütaassıb oldugu için, hükûmete harb açmamız câiz olur mu? Biraz düsündükden sonra,

-Hayır, sünnî oldugu için hükûmete harb açmamız câiz degildir. Zîrâ, bütün müslimânlar kardesdirler. Ancak onlar, ümmete zulm ve iskence yaparlarsa harb açabiliriz. Biz onu yaparken, emr-i bil ma’rûf ve nehy-i anil-münker sartlarına uygun olarak hareket ederiz. Zulmü bırakdıkları

zemân, elimizi onlardan çekeriz. dedi.’’*

Bununla yetinmeyen Hemher muhatabına bir soru daha yöneltir:

-‘’ Hocam, yehûdî ve hıristiyanların necs olmaları ile alâkalı görüsünüzü alabilir miyim?’’ dedim.

-‘’Evet onlar necisdirler. Onlardan uzak durmak lâzımdır.’’ dedi.

-‘’Niçin?’’dedim. Cevâben;

-‘’Bu, hakârete karsı misillemede bulunmakdır. Zîrâ onlar, bizi kâfir bilirler ve Peygamberimiz

Muhammed aleyhisselâmı tekzîb ederler. Biz de, buna karsı misillemede bulunuyoruz. dedi.*

Aldığı cevaplar karşısında şaşkınlığa uğramaktan kendini alamıştır. Çünkü bir an kendisini Necef’te ki Şia lideri ile konuşuyor zannetmiştir. Aynı zamanda da gurur duymuştur.

Daha o yıllarda böyle bir teşkilata sahip olan bir dünyanın, sonra ki yıllarda İslam Dünyasını paramparça etmiş olmasına şaşırmamak gerekir. İslam Dünyasının özellikle son üç yüz yılı yeniden incelenmeli ve bütün olayların geri planı ortaya konulmalıdır.



Kaynak:

İngiliz Casusunun İtirafları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı, Tercüme eden M.Sıddîk Gümüş, Hakikat Kitabevi, İst.2009

Sömürü Ajanı İngiliz Misyonerleri, Prof.Dr.İhsan Süreyya Sırma, Beyan Yay. 1991