İngilterede İslamiyet

İngilizler’in İslâmiyet’le temaslarının daha önceki yüzyıllarda başlamasına ve Britanya adalarında XVII. yüzyıldan itibaren Türk ve Kuzey Afrika kökenli esirlerin, diplomatik misyonlara mensup kişilerle bunların ailelerinin ve daha sonraları da müslüman öğrencilerin bulunmasına rağmen ülkeye düzenli biçimde yerleşen ilk müslüman topluluklarına ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısında rastlanmaktadır. İngiltere’de İslâmiyet’in geç görülmesinin en önemli sebebi buraya sadece deniz yoluyla ulaşılabilmesi ve İngilizler’in zihinlerinde, müslümanlar hakkındaki ön yargıların XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren Hindistan ve çevresini idareleri altına almalarıyla başlayan yakın temaslar sonucu değişmesidir denilebilir. Britanya adalarına yerleşen ilk müslümanlar Londra, Cardiff, Liverpool, South Shields, Bristol ve Hull gibi işlek limanlara gelen Yemen, Aden, Gucerât ve Somali kökenli gemicilerdir. Bu küçük gruplar ilk defa ülkede İslâmiyet’i temsil etmişler ve dinî cemaat görevlerini aralarından birinin evinde kurdukları zâviyelerde yerine getirmişlerdir. Cezayirli Ahmed el-Alevî’nin müridleri tarafından yönetilen bu zâviyelerin ilki Cardiff’te açılmış, bunu Liverpool, South Shields, Hull ve Birmingham’dakiler takip etmiştir. Zâviyeler hem ibadet hem de sosyal faaliyetler için kullanılmakta, evlenme ve cenaze törenleri buralarda yapılmaktaydı. Müslümanların bu ilk yerleşim bölgelerindeki varlıkları günümüzde de sürmektedir.

İngiltere’de İslâmiyet’in tanınması ve yayılması yolunda en önemli aşamalardan biri Londra’nın güneyindeki Woking kasabasında, Pencap Üniversitesi’nde yirmi yıl görev yapan Macar asıllı şarkiyatçı Leitner tarafından Doğu dilleri ve dinlerini doğru bir şekilde tanıtmak, Doğu üzerinde araştırmalar yapmak, araştırmacıları desteklemek ve Doğulu öğrencilere kendi sosyal konum ve dinlerini kaybettirmeden İngiliz kültürü vermek amacıyla Woking Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün kurulmasıdır (1884). Enstitünün yanına, masraflarının büyük bir kısmını yüklendiği için Bopal Nevvâbı Şah Cihan Begüm’ün adını taşıyan bir de cami yapılmış ve 1889’da tamamlanan cami çok sayıda aristokrat ve entelektüelin devam ettiği, birçok önemli kişinin İslâm’a girdiği bir merkez olmuştur. Leitner’in 1899’da ölümünden sonra bir süre yavaşlayan faaliyetler, 1912 yılında Kādiyânîler’in temsilcisi Lahorlu avukat Hâce Kemâleddin ile Hindistan’da bulunduğu sırada müslüman olan Lord Headley’nin Woking’e gelmesiyle yeniden eski haline döndü. Bunlar 1913’te Muslim India and the Islamic Review adlı bir dergi çıkarmaya başladılar; 1921’de derginin adı Islamic Review olarak değiştirildi. Bu iki şahsiyetin 1932 ve 1933’te vefatlarından sonra da enstitü faaliyetlerini sürdürmekle birlikte 1960’lı yıllarda Londra Merkez Camii ve Doğu Londra Camii gibi diğer merkezlerin açılmasıyla eski önemini kaybetti. Buna rağmen Woking Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İslâmiyet’in Britanya adalarında tanınmasında ve yayılmasında rol oynamış önemli bir kurum olarak tarihe geçmiştir.

İlk düzenli topluluklardan biri yine XIX. yüzyılın sonlarına doğru Liverpool’da

teşekkül etmiştir. Tanınmış bir avukat olan William H. Quilliam, 1882’de tatil için gittiği Fas’ta İslâmiyet’e ilgi duyarak bu konuda bilgisini arttırır; 1887’de de müslüman olup ismini Şeyh Abdullah olarak değiştirir. Ülkesine dönünce İslâmiyet’i yaymaya başlayan Quilliam İran, Afganistan ve Osmanlılar’dan destek görür. 1890’da İstanbul’a davet edilir ve kendisine İngiliz adaları şeyhülislâmlığı unvanı verilir; daha sonra da Liverpool Camii ve Enstitüsü’nü kurar. Ancak etrafına çok sayıda eğitim görmüş insanı toplaması, ihtidâ edenlerin çoğalması, kiliseyi ve Sudan’a giren İngiliz ordusunu kınaması gibi sebeplerden ötürü basın ve kilisenin yoğun baskısına mâruz kalır. Nihayet 1908’de İngiltere’den ayrılır. Liverpool Camii ve Enstitüsü Quilliam’ın ayrılmasından sonra yavaş yavaş işlevini kaybetmiş, fakat Woking Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü gibi İslâm’ın ülkedeki tarihinde önemli bir merhale oluşturmuştur.

İngiltere’deki asıl müslüman kitlesi, II. Dünya Savaşı’nın ardından başlayan işçi akını sonucunda ortaya çıkmıştır. Savaş sonrasında ekonomik durumları bozulan Hindistan (daha sonra Pakistan ve Bengladeş) gibi eski İngiliz sömürgelerinden gelen müslümanlar Birmingham, Manchester, Bradford, Bolton, Preston, Sheffield ve Halifax gibi sanayi şehirlerine yerleşerek işçi açığını kapattılar. Bu göç, 1950’li yılların sonlarındaki ekonomik krize kadar düzenli biçimde devam etmiş ve 1962’de çıkarılan göçmen yasasından hemen önce zirveye ulaşmıştır. Hindistan alt kıtası kökenli müslümanların bir kısmı doğrudan İngiltere’ye gelirken bir kısmı da önce Uganda, Tanzanya gibi Doğu Afrika ülkelerine yerleşmiş ve 1960’lı yıllarda oralardan göç etmiştir. Müslüman göçmenlerin bir başka grubunu ise 1950’lerden itibaren göçe başlayan Kıbrıslı Türkler teşkil eder. Malezya, Batı Afrika, Fas, Yemen ve İran gibi ülkelerden gelenler de siyasî veya iktisadî sebeplerden dolayı müslüman azınlığa eklenmişlerdir (Nielsen, Muslims in Western Europe, s. 40).

Toplam müslüman nüfusun hemen hemen yarıya yakın bir bölümü Londra ve civarında, diğer büyük bir bölümü ise Lancashire, West Midlands, Yorkshire ve Manchester bölgelerinde yaşamaktadır. Etnik olarak Türkler’in ve Hindistan, Pakistan, Bengladeş kökenlilerin büyük çoğunluğu Londra’da, diğerlerinin daha ziyade Cardiff, Liverpool, Hull ve South Shields gibi liman şehirlerinde yerleştikleri görülür. West Midlands, Londra’dan sonra Hindistan alt kıtasından gelen müslümanların en yoğun bulunduğu bölgedir.

Birçok Avrupa ülkesi gibi İngiltere’de de dinî istatistik tutulmadığından müslümanların nüfusu hakkında kesin rakamlar mevcut değildir; tahminler sayılarının 1 milyonun üzerinde olduğu yönündedir. Kıbrıs Türkleri’nin nüfusu 100.000, Türkiye’den gidenlerinki 60.000 kadardır (Küçükcan, s. 62). Union of Muslim Organisations (UMO), United Kingdom Islamic Mission (UKIM), Muslim World League (MWL) gibi kuruluşlar ise 1998 yılı itibariyle müslüman nüfusu 2 milyon dolayında göstermektedir (Sarwar, s. 1). En kalabalık grubu 400.000 kişiyle Pakistanlılar oluşturmakta, bunların ardından Bengladeşliler (160.000) ve Hindistanlılar (130.000) gelmektedir. İngiliz müslümanlarının sayısı yaklaşık 5000 olup bunlara ilâveten son yıllarda ihtidâ etmiş Afro-Karabian asıllı çok sayıda İngiliz vatandaşı bulunmaktadır.

Müslüman Kuruluşları. İngiltere’de bir kısmı mahallî, bir kısmı ülke çapında, bir kısmı da milletlerarası düzeyde 1000’den fazla kuruluş mevcuttur. Bunların çoğunluğu bir cami veya eğitim birimi etrafında oluşmuştur ve küçük çaplı, mahallî niteliklidir. En önemli kuruluşları şöylece sıralamak mümkündür: Union of Muslim Organisations. 1970 yılında Londra’da kurulan birlik, müslüman kuruluşlarının tamamını bir çatı altında toplamayı hedeflemiştir. Yıllık kongreler düzenleyen Union of Muslim Organisations, İslâm aile hukukunun tanınması ve müslümanlara uygulanması için teşebbüste bulunmuş, fakat 1975’te zamanın hükümeti bu teklife sıcak bakmamıştır. Birlik, İslâmî eğitim ve şer‘an helâl yiyecek temini gibi konularda mahallî otoritelerle ve merkezî hükümetle temas halindedir. United Kingdom Islamic Mission. 1962’de Londra’da kurulan birlik başta Londra, Manchester, Birmingham, Glasgow ve Bradford gibi merkezlerde olmak üzere kırktan fazla şube ve otuz kadar cami ile hizmet görmektedir. Cami / mescid inşa etme, çocuklara dinî eğitim verme, gençler için kamplar düzenleme ve Urduca gibi dilleri öğretme faaliyetleri yanında büyük şubeleri kanalıyla mahallî halkla, belediyelerle, polis teşkilâtlarıyla ve kiliselerle ilişkiler kurma yolunda da başarılı adımlar atmıştır. Pakistan kökenli Cemâat-i İslâmî’nin öğreti ve felsefesinin etkisinde olan United Kingdom Islamic Mission, Bengladeş’in kurulmasıyla birlikte Da‘vetü’l-İslâm adlı ikinci bir cemiyet daha oluşturmuştur. Muslim World League. Genel merkezi Mekke’de bulunan kuruluş İngiltere’de 1982 yılında faaliyete başlamıştır. Müslüman çocukların dinî eğitimleri, gayri müslimlere İslâm davetinin ulaştırılması, cami, merkez ve okul binalarının inşası / onarımı, İslâm’ı tanıtıcı konferans ve seminerlerin düzenlenmesi ve kitap, broşür dağıtımı gibi alanlarda hizmet vermekte, müslüman cemaatler arasında uzlaştırıcı rol oynamaktadır. United Kingdom Council of Mosques (UKCM). Muslim World League’nin öncülüğünde ve diğer İslâmî teşekküllerin büyük bir kısmının iştirak ve gayretiyle 1984’te kurulan konsey camiler arasında koordinasyonu sağlamış, müslümanlara geniş bir platformda ve çeşitli konularda yardımcı olmuştur. Özellikle 1985 yılında İngiliz hükümeti tarafından hazırlattırılan “Education for All” adlı raporda, müslümanların eğitim haklarının kısıtlanması ve diğer dinlerin mensuplarına tanınan hakların kendilerine verilmemesine karşı duyulan tepkiler bu konsey kanalıyla organize edilmiş (Nielsen, Muslims in Western Europe, s. 47, 50), bu rapora karşı ciddi bir reddiye yayımlanmıştır. Son yıllarda faaliyetleri azalmış görünen konseye bağlı camilerin

sayısı 500 dolayındadır. Federation of Students’ Islamic Societies (FOSIS). 1962’de müslüman öğrenciler tarafından tebliğ amacıyla kurulmuştur. Üniversite ve kolejlerin büyük bir kısmında şubeleri bulunan birlik ikisi Londra’da, diğeri Swansea’de olmak üzere üç yurt ile öğrencilere hizmet vermekte, ayrıca onlar için kılavuz kitaplar hazırlamakta, yılda iki büyük konferansla bazı yetiştirici kurslar düzenlemektedir. Islamic Foundation (IF). 1973’te Leicester şehrinde kurulmuş olup amacı İslâmî anlayışın geliştirilip yayılmasıdır (bk. ISLAMIC FOUNDATION). Young Muslims United Kingdom (YMUK). 1984’te Leeds’te kurulmuştur. Çeşitli faaliyetlerle gençleri fizikî ve ruhî açılardan yetiştirmeye, onları dinî hayatı yaşamaya, İslâmî terbiyeye, yardımlaşmaya teşvik etmekte, sosyal ve bireysel problemlerine yardımcı olmaya çalışmaktadır; ayrıca Trends adlı bir dergi yayımlamaktadır. Islamic Cultural Centre and Central Mosque (ICC). Londra Regents Park’ta bulunan merkezin yeri 1944 yılında, Kahire’deki Anglikan cemaatine verilen bir kilise arazisinin karşılığı olarak İngiliz hükümeti tarafından tahsis edilmiştir. 1977’de tamamlanan mevcut bina cami, kütüphane, idare birimi ve toplantı salonlarından ibarettir. Kültürel ve dinî faaliyetlerin yürütüldüğü merkez binası İngiltere’de yapılan ilk İslâmî eserlerden biri olması bakımından önemlidir. Gayri müslimlerin de ilgi odağı olan merkez Islamic Culture adıyla bir dergi yayımlamaktadır. Muslim Institute (MI). Merkezi Londra’da bulunan kuruluş çeşitli konferans, seminer ve yayıncılık faaaliyetleriyle tanınmaktadır. Bu kuruluşun öncülüğünde Muslim Parliament adıyla bir komite oluşturulmuş, fakat fonksiyon itibariyle hedeflenen noktaya ulaşılamamıştır. Bunların yanında müslümanların çoğunluğunca tasvip edilmeyen Islamic Party of Britain adlı siyasî bir parti, müslümanlara yardım eden Muslim Aid ve Islamic Relief gibi hayır kuruluşları ve diğer bazı öğrenci cemiyetleri de mevcuttur. Dünya Müslüman Gençlik Teşkilâtı, International Institute of Islamic Thought (IIIT) gibi milletlerarası kuruluşlar da İngiltere’de faaliyet göstermektedir.

İslâmî sivil toplum örgütlerinin çoğu İngiliz kamuoyunda ve müslümanlar arasında hissedilir bir etkinliğe ulaşamamaktadır. Bunun başlıca sebebi, kuruluşlarda yer alan kimselerin anavatanlarındaki dinî, kültürel ve siyasî sürtüşmeleri buralara da yansıtmaları, ayrıca lider konumundaki kişilerin içinde bulundukları ortamın şartlarını ve İngiliz kültürünün yapısını yeterince bilmemeleridir. Dolayısıyla bunlar, hem bu ülkede doğup büyüyen çocuklarının taleplerine cevap verememekte, hem de İngiliz hükümetleri nezdinde yeterli girişimleri gerçekleştirememektedir. Ancak son yıllarda genç kuşağın sivil toplum örgütleri kanalıyla ortaya koyduğu bazı başarılı faaliyetler dikkat çekmektedir.

Din Eğitimi. Ülkede ilkokul, ve ortaokul olmak üzere temel eğitim zorunludur ve müslüman çocuklarının büyük bir kısmı eğitimlerini normal İngiliz okullarında almaktadır. Din eğitimi 1944 eğitim yasası, 1988 eğitim reformu yasası ve 1993 eğitim yasasına göre verilmektedir. Bu yasaların özünde, diğer belli başlı dinlerin öğreti ve uygulamaları göz önünde bulundurulmuş olmakla birlikte okul müfredatı temelde dinî geleneklerin Hıristiyanlık’tan kaynaklandığının yansıtılması prensibine dayanmaktadır. Yine aynı yasalara göre her okul, öğrencilerine tamamen veya çoğunlukla Hıristiyanlığa dayanan günlük toplu âyin sağlamak zorundadır (Sarwar, s. 4 vd.). Bu âyinler okuldan okula değişiklik gösterse de hepsinde icra edilmektedir. Müslüman velilerin, çocuklarının kanunen âyinlerden muaf tutulmasını istemeye hakları olmasına rağmen çoğunun bu hakkın mevcudiyetini bilmemesinden dolayı çocuklar âyinlere katılmaktadır. Öte yandan okullardaki din dersleri hıristiyan ağırlıklı olduğu gibi İslâmiyet hakkındaki bilgiler de genelde hıristiyan öğretmenler tarafından verilmekte, ancak yeteri kadar öğrenci bulunduğu takdirde müslümanlar kendi imkânlarıyla dışarıdan özel öğretmen getirtebilmektedirler. Son yıllarda Islamic Academy of Cambridge (IAC), Muslim World League, Muslim Educational Trust (MET) ve Islamic Foundation gibi kuruluşların gayretleriyle din dersi öğretmenlerinin İslâm hakkındaki bilgilerinin arttırılması ve okutulan din dersi kitaplarının müslümanların tasvibinden geçmesi gibi hususlarda olumlu adımlar atılmıştır. Yine İngiliz okullarında müslüman öğrencilere uygun yemek çıkarılması, dinî bayramlarda tatil izni verilmesi, okul üniformalarının İslâmî standartlara göre olması ve baş örtüsüne müsaade edilmesi gibi konularda gelişmeler sağlanmıştır. Ayrıca birçok lise ve kolejde “İslâm” imtihanlarda kredili ders kabul edilmiştir. Müslüman ailelerin çoğu yaz tatillerinde ve hafta sonlarında çocuklarını camilerde verilen din dersi kurslarına göndererek okullardaki eksikliği gidermeye çalışmaktadır; ancak maddî imkânların yetersizliği ve öğretmen teminindeki sıkıntı istenilen randımanın alınmasını güçleştirmektedir.

1944 eğitim yasasının dinî cemaatlere tanıdığı hakka dayanarak hıristiyan ve yahudiler gibi müslümanlar da kendi okullarını kurmaya başlamışlardır. İngiliz eğitim sisteminin standartlarına uygun şekilde faaliyet gösteren, temelde diğerleriyle aynı müfredatı uygulayan bu okullarda ayrıca Kur’ân-ı Kerîm, İslâm tarihi ve İslâm dini esasları gibi dersler okutulmaktadır. Müslümanların yoğun bulunduğu bölgelerde açılan ve sayıları 1998’de elliye yaklaşan, The Association of Muslim Schools’un koordinasyonundaki bu okulların çoğu kanunda tekeffül edilmesine rağmen İngiliz hükümetinden malî yardım alamamaktadır. Bunların en tanınmışları Londra’da Islamia Schools, King Fahd Academy, Doğu Londra’da Muslim College of London, Bradford’da Muslim Girl’s High School ve Batley’de Zakaria Muslim Girl’s High School’dur.

Değişik kategoride bir okul ise kuzeybatıdaki Bury şehri yakınlarında bulunan Dârü’l-ulûmi’l-Arabiyyeti’l-İslâmiyye’dir. On altı yaşın üzerindeki öğrencilerin genellikle yatılı olarak alındığı okulda Kur’an, tefsir, hadis, fıkıh ve belâgat gibi dersler okutulmaktadır.

İngiltere’deki müslümanların çoğunluğunu Sünnîler, onların da büyük bir kısmını Hint alt kıtası, Doğu Afrika, Kıbrıs ve Türkiye’den gelen Hanefîler teşkil eder; aralarında az da olsa diğer mezhep mensupları, özellikle de Kuzey Afrika kökenli Mâlikîler bulunmaktadır. Ülkede Sünnî müslümanlar grubundan Hint alt kıtasındaki iki ekolün takipçileri, Diyûbendîler ve Birîlvîler faaliyet halindedir. Bunların birincisi, Hindistan’ın Diyûbend şehrinde 1866’da kurulan Dârülulûm adlı medresenin öğretilerini benimseyen gruptur. Bu grubun öğretisi İslâm’ın başta Hinduizm olmak üzere yabancı etkilerden, bid‘at, hurafe, gelenek ve bâtıl inançlardan arındırılması esasına dayanır (DİA, VIII, 554). Birîlvîler ise daha çok sûfizme ve onun çeşitli kollarına, bunları temsil eden birtakım şeyh ve pîrlere bağlı olup Nakşibendiyye, Şâzeliyye, Çiştiyye gibi tarikat mensuplarına yakınlık duyarlar. Diyûbendîler’e yakın başka bir grup ise “ehl-i hadîs” ekolüdür. Londra ve Midlands bölgelerinde müstakil cami ve medreseleri bulunan bu ekolün öncüleri genellikle Suudi Arabistan’da tahsil görmüş, dolayısıyla oradaki dinî anlayıştan etkilenmiş kişilerdir. Kıbrıslı Şeyh Nâzım’ın fikirleri son yıllarda Kıbrıs, Türkiye, Afrika, Hint alt kıtası ve Uzakdoğu’dan gelen müslümanlar arasında rağbet görmeye başlamıştır (Atay, s. 85); İngilizler arasında da Şeyh Nâzım’ın öğretilerinden etkilenip İslâm’a girenlere rastlanmaktadır. Sayıları çok az olan Şiîler ise Dünya Ehl-i Beyt İslâm Birliği gibi kuruluşlar vasıtasıyla faaliyet göstermektedir; ayrıca Londra’da bir de okulları vardır. Yine Londra’da Şîa’nın İsmâilî koluna mensup Ağa Han cemaatiyle Kādiyânîler’in de (Ahmediyye) birer merkezi bulunmakta ve özellikle çok aktif olan ikincisinden radyo, televizyon gibi vasıtaları da kullanarak propaganda faaliyetleri sürdürülmektedir.

Müslümanların, bu ülkede kalıcı olduklarını anlamalarından sonra ilk yaptıkları şeylerin başında cami veya mescidler gelmektedir. Sayıları nüfusa paralel olarak artan ve 1998 yılı itibariyle 1000’e yaklaşan bu ibadethanelerin büyük bir kısmı sonradan mescide dönüştürülmüş eski binalar, elli kadarı da cami mimarisinde yapılmış yeni binalar halindedir. Bunlardan bazıları Londra’daki Merkez, Doğu Londra, Süleymaniye, Vâlide Sultan, Şeyh Nâzım ve Azîziye camileriyle Birmingham, Manchester, Glasgow, Edinburgh, Bradford, Gloucester ve Luton gibi şehirlerdeki merkez camileridir. Birçoğu hem ibadet hem de sosyal faaliyetler için kullanılan camilerin inşasında bazı İslâm devlet ve kuruluşları ile kişilerin de katkıları olmuştur.


Şükrü Selim Has
Diyanet Ansiklopedisi