İNGİLİZ KERİM EFENDİ
(ö. 1303/1886)
İngiliz diline ve kültürüne vâkıf ilk Osmanlı âlimlerinden biri.
Amasya’nın Akdağ nahiyesine bağlı Akviran köyünde doğdu. Asıl adı Abdülkerim, babasının adı Hüseyin’dir. Akdağlı âlim Şeyh Mustafa Efendi’nin torunlarından olup (Hüseyin Hüsâmeddin, I, 280) ilk gençlik yılları hakkında bilgi yoktur. Eğitimini İstanbul’da tamamladı; İmamzâde Esad Efendi’nin meşhur talebelerindendi (Cevdet, IV, 10). Sadrazam Mustafa Reşid Paşa tarafından Londra’ya tahsile gönderilen Kerim Efendi, Avrupa’dan dönünce İstanbul’da bir yandan eğitim ve öğretimle meşgul olurken bir yandan da eserlerini kaleme aldı. Reşid Paşa’nın vefatından (1858) sonra Subhi Paşa’nın Horhor’daki konağında öğretim faaliyetini sürdürdü. 1847-1867 yılları arasında huzur derslerinde muhataplık yaptı. Bu görevinden sonra Yenişehir mollası, ardından Meclis-i Maârif üyesi oldu. Ulemâ için önemli bir mevki olan İstanbul pâyesine yükseltildi. 20 Rebîülâhir 1303 (26 Ocak 1886) tarihinde vefat etti ve Fâtih Camii hazîresine gömüldü.
Kerim Efendi’nin ilmî şahsiyetinin oluşmasında Mustafa Reşid Paşa ve Subhi Paşa gibi devlet adamlarının rolü büyüktür. Özellikle onun Avrupa seyahati, Osmanlı ulemâsının Batı ile kültürel temasının ilk örneklerinden birini teşkil etmesi bakımından önemlidir. İyi İngilizce bilen bir Osmanlı âlimi olarak çağdaş ilimler konusunda belli bir fikir kazanmış ve ömrünün sonlarına doğru Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl adlı tefsirini bu fikrin ışığında okutmuştur. Bununla birlikte eserleri daha çok İslâm kültürünün damgasını taşır; nitekim geleneksel çizgiyi takip ederek mantık, felsefe ve kelâma dair klasiklere şerh ve hâşiyeler yazmıştır. Özellikle İbn Sînâ’nın eş-Şifâǿ adlı eseri için kaleme almaya başladığı, fakat bitiremediği şerh onun İslâm felsefesine duyduğu ilgiyi göstermektedir. Kerim Efendi’nin kozmoloji ve coğrafya konularıyla da ilgilendiği görülmektedir. Ancak arzın hareketi meselesini ele aldığı kısa bir risâlesinde Avrupa’daki ilmî ortamla temasa geçişinin doğrudan bir yansıması görülmemekte, bir ülkeler coğrafyası olan Teźkiretü’l-eķālîm’inin ise Batılı ilim adamlarının kitaplarından derlendiği anlaşılmaktadır. Müellif eserinin girişinde aklî ilimlerin, bilhassa matematiğin çok ihmal edildiğini, coğrafyaya da gerekli önemin verilmediğini
belirtmektedir. Kâtib Çelebi’nin Mîzânü’l-hak adlı eserinde medreseye yönelttiği eleştirilerin uzun yıllar sonra tekrarı mahiyetinde olan bu tesbitler, son devir Osmanlı âlimlerinin aklî ilimler alanındaki ihmallerini bir defa daha ortaya koymaktadır.
Eserleri. Türkçe. Zübde fî ilmi’s-sarf (İstanbul 1292); Risâle-i Kazâ ve Kader (İstanbul 1293); Risâle-i Rûh-ı İnsâniyye (İstanbul 1293); Kıssa-i Selâmân ve Ebsâl (İstanbul 1299); Risâle fî tahkīki’l-hareketi’l-hâfıza li’z-zamân (İstanbul 1297, muhtemelen müellif hattı olan bir nüshası Risâle fî tahkīki’l-hareketi’l-hâfıza başlığıyla Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 7’de kayıtlıdır). Arapça. Mîzânü’l-Ǿadl fi’l-manŧıķ (İstanbul 1275); Ĥâşiye Ǿale’s-Siyâlkûtî Ǿale’t-taśavvurât (I-II, İstanbul 1305); CâmiǾu’l-ĥaķāǿiķ (Kādî Mîr Meybüdî’nin Şerĥu Hidâyeti’l-ĥikme’si üzerine yazılmış bir hâşiyedir, baskı yeri ve tarihi yok); Teźkiretü’l-eķālîm (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. K 316, müellif hattı; geleneksel Osmanlı coğrafya literatürünün son örneğidir; müellif, 12 Rebîülevvel 1267’de [15 Ocak 1851] tamamlayıp Sultan Abdülmecid’e ithaf ettiği eserde kendisini İngiltere’ye tahsile gönderen Sadrazam Reşid Paşa’ya şükranlarını dile getirmektedir); Şerĥu’ş-Şifâǿ (İbn Sînâ’nın eserinin yarım kalmış şerhidir).
BİBLİYOGRAFYA:
Cevdet, Tezâkir, IV, 10; Sicill-i Osmânî, III, 358-359; Osmanlı Müellifleri, II, 10-11; Hüseyin Hüsâmeddin [Yasar], Amasya Tarihi (s.nşr. Ali Yılmaz - Mehmet Akkuş), Ankara 1986, I, 280; Ebül‘ulâ Mardin, Huzur Dersleri (nşr. İsmet Sungurbey), İstanbul 1966, II-III, 202, 870-871; Semih Mümtaz, Tarihimizde Hayal Olmuş Hakikatler, İstanbul 1948, s. 216.
Cevat İzgi
İngiliz diline ve kültürüne vâkıf ilk Osmanlı âlimlerinden biri.
Amasya’nın Akdağ nahiyesine bağlı Akviran köyünde doğdu. Asıl adı Abdülkerim, babasının adı Hüseyin’dir. Akdağlı âlim Şeyh Mustafa Efendi’nin torunlarından olup (Hüseyin Hüsâmeddin, I, 280) ilk gençlik yılları hakkında bilgi yoktur. Eğitimini İstanbul’da tamamladı; İmamzâde Esad Efendi’nin meşhur talebelerindendi (Cevdet, IV, 10). Sadrazam Mustafa Reşid Paşa tarafından Londra’ya tahsile gönderilen Kerim Efendi, Avrupa’dan dönünce İstanbul’da bir yandan eğitim ve öğretimle meşgul olurken bir yandan da eserlerini kaleme aldı. Reşid Paşa’nın vefatından (1858) sonra Subhi Paşa’nın Horhor’daki konağında öğretim faaliyetini sürdürdü. 1847-1867 yılları arasında huzur derslerinde muhataplık yaptı. Bu görevinden sonra Yenişehir mollası, ardından Meclis-i Maârif üyesi oldu. Ulemâ için önemli bir mevki olan İstanbul pâyesine yükseltildi. 20 Rebîülâhir 1303 (26 Ocak 1886) tarihinde vefat etti ve Fâtih Camii hazîresine gömüldü.
Kerim Efendi’nin ilmî şahsiyetinin oluşmasında Mustafa Reşid Paşa ve Subhi Paşa gibi devlet adamlarının rolü büyüktür. Özellikle onun Avrupa seyahati, Osmanlı ulemâsının Batı ile kültürel temasının ilk örneklerinden birini teşkil etmesi bakımından önemlidir. İyi İngilizce bilen bir Osmanlı âlimi olarak çağdaş ilimler konusunda belli bir fikir kazanmış ve ömrünün sonlarına doğru Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl adlı tefsirini bu fikrin ışığında okutmuştur. Bununla birlikte eserleri daha çok İslâm kültürünün damgasını taşır; nitekim geleneksel çizgiyi takip ederek mantık, felsefe ve kelâma dair klasiklere şerh ve hâşiyeler yazmıştır. Özellikle İbn Sînâ’nın eş-Şifâǿ adlı eseri için kaleme almaya başladığı, fakat bitiremediği şerh onun İslâm felsefesine duyduğu ilgiyi göstermektedir. Kerim Efendi’nin kozmoloji ve coğrafya konularıyla da ilgilendiği görülmektedir. Ancak arzın hareketi meselesini ele aldığı kısa bir risâlesinde Avrupa’daki ilmî ortamla temasa geçişinin doğrudan bir yansıması görülmemekte, bir ülkeler coğrafyası olan Teźkiretü’l-eķālîm’inin ise Batılı ilim adamlarının kitaplarından derlendiği anlaşılmaktadır. Müellif eserinin girişinde aklî ilimlerin, bilhassa matematiğin çok ihmal edildiğini, coğrafyaya da gerekli önemin verilmediğini
belirtmektedir. Kâtib Çelebi’nin Mîzânü’l-hak adlı eserinde medreseye yönelttiği eleştirilerin uzun yıllar sonra tekrarı mahiyetinde olan bu tesbitler, son devir Osmanlı âlimlerinin aklî ilimler alanındaki ihmallerini bir defa daha ortaya koymaktadır.
Eserleri. Türkçe. Zübde fî ilmi’s-sarf (İstanbul 1292); Risâle-i Kazâ ve Kader (İstanbul 1293); Risâle-i Rûh-ı İnsâniyye (İstanbul 1293); Kıssa-i Selâmân ve Ebsâl (İstanbul 1299); Risâle fî tahkīki’l-hareketi’l-hâfıza li’z-zamân (İstanbul 1297, muhtemelen müellif hattı olan bir nüshası Risâle fî tahkīki’l-hareketi’l-hâfıza başlığıyla Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 7’de kayıtlıdır). Arapça. Mîzânü’l-Ǿadl fi’l-manŧıķ (İstanbul 1275); Ĥâşiye Ǿale’s-Siyâlkûtî Ǿale’t-taśavvurât (I-II, İstanbul 1305); CâmiǾu’l-ĥaķāǿiķ (Kādî Mîr Meybüdî’nin Şerĥu Hidâyeti’l-ĥikme’si üzerine yazılmış bir hâşiyedir, baskı yeri ve tarihi yok); Teźkiretü’l-eķālîm (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. K 316, müellif hattı; geleneksel Osmanlı coğrafya literatürünün son örneğidir; müellif, 12 Rebîülevvel 1267’de [15 Ocak 1851] tamamlayıp Sultan Abdülmecid’e ithaf ettiği eserde kendisini İngiltere’ye tahsile gönderen Sadrazam Reşid Paşa’ya şükranlarını dile getirmektedir); Şerĥu’ş-Şifâǿ (İbn Sînâ’nın eserinin yarım kalmış şerhidir).
BİBLİYOGRAFYA:
Cevdet, Tezâkir, IV, 10; Sicill-i Osmânî, III, 358-359; Osmanlı Müellifleri, II, 10-11; Hüseyin Hüsâmeddin [Yasar], Amasya Tarihi (s.nşr. Ali Yılmaz - Mehmet Akkuş), Ankara 1986, I, 280; Ebül‘ulâ Mardin, Huzur Dersleri (nşr. İsmet Sungurbey), İstanbul 1966, II-III, 202, 870-871; Semih Mümtaz, Tarihimizde Hayal Olmuş Hakikatler, İstanbul 1948, s. 216.
Cevat İzgi